
Psikoterapiden ne beklemeliyim ?
Daha fazla göster
Psikoterapi, insanın kendini aydınlıkta ve karanlıkta kalan yönleriyle bir bütün olarak keşfetmesi yolculuğudur. Terapi ortamı, bu keşif için gerekli olan güvenli ortamı sağlamayı hedefler. Her ne kadar günümüzde “terapi gibi” ifadesi popüler olarak “rahatlatıcı” anlamında kullanılıyor olsa da, bahsi geçen bu yolculuk her zaman konfor ve ferahlıkla dolu değildir. Ancak terapinin öznesi olan danışan, yaptığı keşifler sonucu kendine yakınlaştıkça ve yaşamında sahici yakınlaşmalara da daha fazla alan açıldıkça… Ferahlık kendiliğinden gelip kişinin yaşamına dolacaktır.
Diğer yandan içinde yaşadığımız dünya, geçmiş deneyimlerimiz, dış gerçeklik ve koşullar bazen bize destek verip büyütürken bazen de çarpıp zorlandığımız sınırlar oluşturmaktadır. Psikoterapi sürecinde bu sınırların ne kadarı bugünün sınırları, ne kadarı geçmiş zamana ait, ne kadarı ise zihnimizin kurguları bunları ayırt etmek önemlidir. Gerçekliği inkar etmeden, iyi gelen duygular kadar zorlayıcı duygulara da alan açarak, yaşamı deneyimlemeye açık olmak psikoterapinin temel temennisidir. Varoluşçu filozof Kierkegaard’ın da dediği gibi hayat ileriye doğru yaşanır ancak geriye doğru anlaşılır. Psikoterapide de geçmişin rehberliğinden faydalanılır ve şu anda eyleme geçip anlayarak, geleceğe doğru ilerlenir. Özellikle varoluşçu, hümanistik ve dinamik terapiler bu yolu izlemektedir.
Diğer yandan farklı psikoterapi ekolleri farklı hedeflere sahip olabilir ve destek almak isteyen kişiler kendisine iyi geleceğini düşündüğü ekolde destek almayı seçmelidir. Ancak günün sonunda hangi ekolde olursa olsun iyi bir psikoterapi, kişiye belirli bazı noktalarda gelişim fırsatı sunmalıdır. Psikoterapi desteği alan kişi; yaşadıklarını anlamlandırma, duygu ve düşüncelerini tanıyıp ayrıştırabilme, arzu ve ihtiyaçlarının farkına varabilme, anlamlı ilişkiler kurabilme, şimdinin içinde eyleme geçebilme ve isteyip istemedikleriyle beraber geleceğini seçebilme konusunda desteklenmelidir.
Psikoterapi sürecinde terapistin ve danışanın farklı sorumlulukları vardır. Terapistin yeterli, yetkin ve etik çalışan bir psikoterapist olma zorunluluğu ve sorumluluğu vardır. Danışan ise bu süreçte sürücü koltuğunda oturmaktadır. Psikoterapist yolcu koltuğunda danışana eşlik eder ve danışanın hızında bu keşif yolculuğu devam eder. Bu süreçte danışana düşen en önemli sorumluluklardan biri değişime ve kendini anlamaya istekli olmaktır. Bu ise danışanın hazır olmasıyla ilgili olabilir. Bazen bazı yolculukların henüz vakti gelmemiş olabilir veya koşulların olgunlaşması gerekebilir. Hatta bazı yolculuklara çıkılmış o yollardan geri dönülmüş ve artık pes edilmiş bile olabilir. Ancak bir kere kendini keşfetme çağrısının sesini duyduğunuzda, yola çıkmak için hiçbir zaman geç değildir.

Ne olacak bu psikoterapinin hali?
Daha fazla göster
Son zamanlarda psikoterapi, lisedeyken o herkesin sahip olduğu bileğe kadar bağcıklı havalı ayakkabı gibi bir şey… Aslında herkesin gitmesi lazım… Bir ihtiyaç, bir ruh sağlığı hizmeti değil de lüks bir tüketim ürünü. Ancak fizikteki her kuvvetin kendinden zıt başka bir kuvveti doğurması kanunu toplumsal ve ilişkisel alanlarda da geçerli. Etki tepki yasasından muaf değiliz hiçbirimiz. Yani bu denli sınırların ortadan kalktığı, denetimsiz ve vasat uygulamalar psikoterapi veya ruhsal iyileşmeler adı altında pazarlanırken; gerçekten ruh sağlığı alanında uzmanlaşmak isteyen özverili ve bilinçli terapistler her geçen gün daha katı sınırlarla karşılaşıyor. Daha zor ulaşıyor ihtiyaç duydukları eğitimlere ve kendilerine ihtiyaç duyan danışanlara. Veya tam tersi açıdan bakalım, gerçekten psikoterapist olmak isteyen ve etik yollarla çabalayan uzmanlar kendilerini geliştirmek ve göstermekte zorlanırken elbette içi boş ve reklam kokan kişiler alıp yürüyor ve vasat her alanda olduğu gibi psikoterapide de yükseliyor… Aslında bu da destek almak isteyen kişilerin doğru desteği almasını zorlaştırıyor, yanlış uygulamalarla karşılaşan kişilerde terapiye dair bir önyargı oluşuyor veya sadece zenginlerin ulaşabildiği marka bir çanta gibi arzu nesnesi olan terapistlerle doluyor sektörümüz. Üzücü. Üzücü olmanın ötesinde yanlış. Üstelik düzeltilmesi çok da zor olmayan ama bir şekilde nedense düzeltilmeyen bir yanlış. Sanıyorum bu yüzden de daha üzücü…
Vasatın yükselişi deyince; biraz kişisel gelişimi teşvik eden bilgi ve öneriler, biraz neyi nasıl yapmamız gerektiğini bize öğreten terapistlerin sosyal medya paylaşımları, biraz da her deneyimden bir kazanç sağlamayı öğütleyen kapitalizm geliyor aklıma. Kim elimde hıyar varsa dese bir avuç tuzla koşup gitmek gibi geliyor bu vasat bana. Yani derdim var diyene muhakkak bir dermanımız var. Üstelik dermanlar da tıpkı dertler gibi çok net ve belirli olmasının yanı sıra, kısa sürede çözüm vadediyor genellikle. E sen de abarttın artık, ne zararı var bunun canım!? Diyenler olacaktır. Sonuçta içinde bulunduğumuz çağ dört nala koşup giderken biz Amerika’yı yeniden mi keşfedelim yani! Hayat hızla akıp gidiyor… Ben bu derdimle mi uğraşıp durayım? Böyle söyleyince haksızlık ediyormuşum gibi sanki… Elbette kastettiğim şey bu değil. Ancak bu vasat psikoterapi akımının alt metninde; insan olmak, hissetmek, derdi olmak ve yavaşlamak bir problem gibi görülüyor neredeyse. Yani neredeyse her şeyin bir çözümü var gibi. Sıkıntıya ise asla yer yok. Bu yaklaşım, insana ve onun yaşamına verim odaklı yaklaşan bir öğretmen gibi. Üstelik gerçekçi de değil… Yeni ve ciks bir dünya, isteyince her şey mümkün ve terapistler de bu yeni dünyanın modern peygamberleri.
O seni üzüyor mu, hayatından çıkar… Korkuyor musun, üzerine git… Yetersiz mi hissediyorsun, yeterli olduğuna inan… Kendini beğenmiyor musun, öz şefkati dene… Öfkeli misin, tövbe haşa… Yönet o öfkeyi çabuk! Yoksa cetvel geliyor bak… Bu nedir kardeşim! Savaşta mıyız?
Gülten Akın’ın şiirinden dizeler geldi aklıma bu noktada.
“Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya
Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar
Evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya
Yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı
Bakıp kapatıyorlar
Geceye giriyor türküler ve ince şeyler.”
Terapiyi kapitalist bir ürün olmaktan çıkarıp romantik dizelerin arasına saklamak değil niyetim. Nihayetinde sanat sanat içindir. Psikoterapi ise bilimsel bir sağlık hizmetidir. Ben her alanda bilimin, felsefe ve sanatla buluşmasını, birbirini tamamlamaları olarak görüyorum ancak bu yine de farklı şeyler olduğu gerçeğini değiştirmiyor elbette. Nihayetinde elma da elmadır ama Newton’un kafasına düşünce kuvvet yasalarının eksik puzzle parçalarının birleşmesine katkı sağlamıştır. Kısacası bilim, hayattan ve insandan kopuk olamaz. Olmasın be… Bilim güzel şey 🙂
Ha bu arada psikoterapi sağlık hizmeti ama evet illa hasta olmak gerekmiyor destek almak için. E bu şimdi iki yüzlülük olmuyor mu? Yoo… olmuyor. Çünkü sağlık hizmetleri bazen tedavi edicidir, bazen ise önleyici. Ve evet, herkesin psikoterapi almasına gerek yok. İhtiyaç duyanların var. Daha ulaşılabilir olması dileğiyle, hepimiz için.